Propaganda nedir?
propaganda |
|
Propagandanın tarihçesi
Propaganda aile ve cemiyet hayatının teşekkülü ile başlamış, gittikçe gelişerek bugün amansız bir silah halini almıştır. Milattan önce 5. asırda yaşamış meşhur Çin düşünürü Su-Tzu HarbinKitabı adlı eserinde, ani ve şaşırtıcı hareketler ve gürültülerle düşmanın savaş azminin kırılması usulleri üzerinde ehemmiyetle durmuş; aynı zamanda sevilen ve itimad edilen siyasi ve askeri liderler hakkında hiyanet ve sahtekarlık şayialarının yayılması, düşman karşısında bulunan kuvvetlerin ezici üstünlüğü hakkında haberler gönderilmesinin de manevi ve yıkıcı tesirlerini belirtmiştir.
Hannibal, Roma üzerine yürürken, Attila ve Cengiz akınlarına başlarken, her defasında kuvvetlerinin ezici üstünlüğü ve dayanılmazlığı hakkında şayialar çıkartarak harekata başlamışlar, karşılarına çıkan kuvvetleri korku ve dehşet içerisinde bırakarak mukavemet azimlerini kırmışlardır. Osmanlı orduları zaptettikleri yerlerde, daima adalet ve şahsi hürriyete yer verdiklerinden komşularındaki adaletsizlik ve müsamahasızlıklardan faydalanarak, onların azimlerini önceden kırmış ve bu hal muvaffakiyetlerini kolaylaştırmıştır. On yedinci asırda, Katolik itikatları dışında Lüther tarafından meydana getirilen Protestanlık mezhebinin fazla taraftar toplaması, rönesans hareketinin bellibaşlı bir cereyan halinde belirmesi, papalığın nüfuzu üzerine tesirini arttırmağa başlamış, buna karşılık Papa XV. Greguar tarafından "Congregation de Propagandistes" adı verilen kardinaller meclisi toplantıya çağrılmış, bu meclise Katolik itikatlarını üstün tutmak için yeni mezhep ve cereyanlarla mücadele (propaganda) vazifesi verilmişti. İşte propaganda kelimesi terim olarak buradan doğmuştur. Kelimenin kökü Latince "yayılması gereken şey" manasına gelen propagodan çıkarılmıştır.
Propagandanın Çeşitleri
1. Siyasi propaganda:
Bir devletin dünya devletleri arasındaki yerini belirtmek, güvenli bir hayata hazırlayarak, gelecek nesillerin huzur içinde yaşamalarını sağlamak için, harbe başvurmadan aldığı tedbirlerin hepsine birden siyasi propaganda denir.askeri propaganda |
2. Askeri propaganda:
Mevzuu daha çok askeri olan bu propaganda şekli, düşman halkına, silahlı kuvvetlerine ve işgal altında bulunan yerlerdeki dost unsurlara hitap eder. Mekan bakımından şu kısımlara ayrılır:a) Stratejik askeri propaganda: Daha ziyade cephe gerisine ve uzun vadeli işlere yöneliktir. Düşman halkı ile hükümetinin arasını açacak, onu isyana teşvik edecek, kanun ve emirlere karşı getirecek şekilde tahriklerde bulunur. İş yerlerindeki sivil halkı, işçileri verimsiz çalışmaya teşvik eder. Bu suretle düşmanın harp gücünü yok etmeğe çalışır. Yeraltı mukavemet unsurları ile beşinci kol mensuplarını manen ve maddeten destekler. Halkın ruhunda panik ve korku hislerini kökleştirerek, onu göçe ve karışıklığa teşvik eder.
b) Taktik askeri propaganda: Daha ziyade ileri bölgelerde muharebe harekatını desteklemek üzere yapılan ve belirli gruplara yöneltilen propaganda şeklidir.
Bütün bu çalışmalarda, kötü durumlara müdahale etmek üzere bulunan askeri direnişlerinin kırılmasına; silah ve vazifelerini terk etmelerine; nefislerini korumalarına; çoluk ve çocuklarına karşı hasretlerini arttırmak için, his ve içgüdülerini kamçılamaya gayret edilir.
c) İdari propaganda: Bu propaganda şekli, kıt’alarımızın işgal ettiği topraklardaki düşman halkına hitap ederek ve onları belirli istikametlere yönelterek idarelerini kolaylaştırmaya yarar. Daha ziyade talimat, emirler ve gözdağı şeklinde neşriyat, beyanat ve ilanlarla yapılır. Yasaklar, cezalar, mükellefiyet (bir işi yapmaktan kaçınılamama) ve rüçhaniyetle (üstünlükle) kendi başarılarımız hakkında bilgi verir. Silah ve gıda maddelerinin teslim tarzı, amme hizmetlerinin cereyan şekli, harap olan lüzumlu ve acil tesislerin tamiri, yasak bölgeler hakkında halkı aydınlatır.
Propagandanın hedefi ve tesiri
Propaganda, belli bir kitleye, bir memlekete veya bütün dünyaya hitap edebilir. Bu husus propagandanın mevzuu veya maksadına bağlıdır. Zaman ve zemine uygun olarak, herhangi bir mevzu üzerinde esaslı tertiplenmiş olan propaganda, çok tesirli olmalı, aksi halde verimsiz olur. Aynı mevzu üzerine yapılan propagandanın metin ve ifade tarzı, hitap ettiği kitleye göre değişir. Bir zümreye methettiği bir hususu, diğer bir zümreye kötüleyebilir. Bu bakımdan propaganda çok yüzlüdür. Muhatabına göre fikir ve dil kullanır. Propagandaya kapılıp kalmamak, muhatap olanların inancına, kültürüne, zekasına ve şuuruna bağlıdır.Kaynak: http://propaganda.nedir.com/#ixzz2Ufu6x4d7
propaganda sırasında kullanılan özel telkinler
Propaganda Teknikleri Nelerdir?
Gazetede okuduğunuz bir haberin gerçek mi yoksa propaganda mı olduğunu nasıl anlarsınız? Gerçek değil, propaganda olduğunu ele veren ipuçları nelerdir?
Mesela gazetelerde görmeye alışık olduğumuz bir haber türü var: Türkiye’ye gelen yabancılar İstanbul Boğazı’na aşık olurlar, rakı ve balığa bayılırlar, Türk erkeklerini çok yakışıklı, Türk kadınlarını çok güzel bulurlar.
Bunlar bizi etkiler, gururumuzu okşar, bir de bu sözleri söyleyen yabancı, ünlü biriyse daha çok sevindirir.
Her Türk bu haberleri okuyarak büyür. Bugün Türkiye nüfusunun ezici çoğunluğu gerçekten yabancıların Türkiye’ye hayran olduğu gibi bir fikre sahiptir.
Peki sizce gerçekten Türkiye'ye gelen her yabancı böyle mi düşünür? Sizce bu haberlerin hepsi doğru olabilir mi?
İşin aslı nedir?
İşin aslı, bu haberlerin çoğunun yabancılara "zorla" söyletilenlerden oluştuğudur. Bunlar, “İstanbul Boğaz’ı güzel mi?", "Yediğiniz balık lezzetli miydi?", "Türk erkeklerini nasıl buldunuz?" gibi sorulara yabancıların verdikleri nazik cevaplardan gazetecilerin yaptıkları abartılı haberlerdir.
Bunlar bizim kendimizi yabancılara beğendirme arzumuzu tatmin eder. Okuduğumuzda kendimizi iyi hissederiz. Gazeteciler de bunu çok iyi bildiklerinden Türkiye'ye gelen her ünlüye benzer soruları sorup benzer haberler üretirler.
Aslında bu sorular ve cevaplar haber bile değildirler. Bunlar bizim zihnimizde "Güçlü Türk, Güçlü Türkiye" kavramlarını oluşturmak için yapılan propagandadır. Bu propagandanın amacı, topluma özgüven aşılamaktır. Çetin Altan'ın dediği gibi "Türk'e Türk propagandası yapmak"tır.
Farkında olsak da olmasak da her gün bize propaganda yapılıyor. Sadece siyasi yönünü düşünmeyin. Propagandanın birçok çeşidi var. Ayrıca her biri Türk’e Türk propagandası yapmak kadar da masum olmayabilir. Propagandanın beyazı olduğu gibi karası da vardır.
"Kara propaganda, yalan, yanlış ve abartılı bilgiler kullanarak duyguları istismar ederek kitlelerin bir çıkar grubunun arzu ettiği gibi düşünmesini ve davranmasını sağlayacak iletişim faaliyetleri yapmaktır.” (Magedah Shabo, Techniques of propaganda and persuasion)
Bush yönetiminin Irak Savaşı öncesinde Saddam Hüseyin'in kimyasal silah ürettiği ve bütün dünyayı tehdit ettiği fikrini yayması, daha sonra herkesin anladığı gibi aslı olmayan bir kara propagandadır.
Nazilerin iktidarı ele geçirmesinin ardından, 1933'te, Hitler’in Joseph Goebbels'in başkanlığında “Kamuoyu Aydınlanma ve Propaganda Devlet Bakanlığı’nı" kurması da tarihteki en büyük ve en ölümcül propaganda çalışmalarından birine örnektir. Bu bakanlığın amacı, Nazi fikirlerini sanat, müzik, tiyatro, film, kitap ve basın aracılığıyla kitlelerin kabullenmesini sağlamaktı. Otoriter bir rejimde, özür tartışmanın olmadığı bir ortamda bu yöntem maalesef amacına fazlasıyla ulaştı ve tarihte eşi benzeri görülmemiş bir zulüm yaşanarak altı milyon masun insanın ölümüyle sonuçlandı.
ABD ve Sovyetler Birliği’nin Soğuk Savaş sırasında-karşılıklı- filmlerle, televizyon ve radyo programlarıyla kendi halklarını, karşı tarafı ve Üçüncü Dünya ülkelerini de etkilemeleri tarihteki en meşhur propaganda savaşları arasında yer alır. Bu dönemde George Orwell’in Hayvan Çiftliği (Animal Farm) ve 1984isimli romanları açık olarak propaganda amaçlı kullanılmıştır. CIA 1950'lerde Hayvan Çiftliği’nin orijinal hikâyesinden hareketle, kendi amaçlarına uygun küçük farklılıkları olan bir çizgi film versiyonunun yapılmasını bile gizlice desteklemiştir.
Her ülkede çeşitli çıkar gurupları kendi görüşlerini yaymak için bunu yapar.
Peki bir çıkar grubunun bize propaganda yapıp yapmadığını nasıl anlayacağız?
Bunu anlamamız için tekniklerinin neler olduğunu bilmemiz gerekir.
Propaganda Teknikleri
1. İsim takmak. Propagandacı, karalamak istediği kişiye ya da gruba kötü isimler takar. Düşmanı bir “yılan” ya da “örümcek" gibi isimlerle anmak propagandacının çok kullandığı bir tekniktir. Eğer bir kişiye ya da bir gruba çirkin isimler takılmışsa size propaganda yapıldığını fark edebilirsiniz. Siyasetçiler de bu tekniği kullanırlar, rakiplerine küçük düşürücü sıfatlar takarak kitlelerin duygularıyla oynarlar.
2. Propagandacı objektif kanıtlar kullanmak yerine “genellemeler” yapar. “Vatan”, “millet”, “şeref”, “ahlak” gibi kimsenin kolay kolay itiraz edemeyeceği kavramlar kullanır. Kendi düşüncelerini bu kavramların içine gizleyerek yaymaya çalışır. Eğer bir siyasetçi bu kavramları kullanarak konuşuyorsa size propaganda yapıyor demektir.
3. Propagandacı simgeler kullanır. Eğer bize mesaj vermek isteyenler bayrak ya da dini kitap gibi hepimizin ortak değerlerini kullanıyorlarsa propaganda yapıyorlar demektir. Bizim duyarlılıklarımızı kullanıyorlardır.
4. Propagandacı kendi fikirlerini yayarken toplumun beğenisini ve saygısını kazanmış ünlüleri kullanır. Geniş kitleler ünlülerin söylediklerine daha duyarlı olurlar ve onların dile getirdiklerine inanma eğilimi içinde olurlar. Eğer bir ünlü, toplumsal ya da siyasi bir mesaj veriyorsa büyük ihtimalle propaganda yapıyor demektir.
5. Propagandacı sıradan inşaların başına gelmiş olayları “örnek olay” olarak anlatır. Aslında her biri birer istisna olacak kadar az rastlanan olayların tahminimizden daha yaygın olduğunu kanıtlamak ister. Bizim henüz çevremizde görmediğimiz bu olayların, biz farkında olmadan çok yayılmış olduğunu söyleyerek bizi korkutur.
6. Bazı verileri abartır ya da çarpıtır, bizim bilgimiz olmayan rakamları bizim endişe duyacağımız şekle sokar. Eğer birisi size bilginiz olmayan konularda çok abartılı rakamlar veriyorsa büyük ihtimalle propaganda yapıyor demektir.
7. Propagandacı hiçbir kanıt göstermeden kendi fikrinin büyük çoğunluk tarafından benimsendiğini iddia eder. Propagandacı hepimizin içindeki “sürü psikolojisine” hitap ederek bizim de herkes gibi düşünmemizi ister. Eğer birisi size “herkesin” benzer düşüncede olduğunu iddia ederse bilin ki size propaganda yapıyordur.
8. Propagandacı çok güçlü ve abartılı ifadeler kullanır. Bunlar hiçbir kanıtı olmayan klişe laflardır; ama çok sık söylendiğinde insanların belleklerine kazınır ve etkisi yüksek olur. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.” söylemi böyle bir genellemedir. Eğer birisi size buna benzer ifadelerle konuşuyorsa bilin ki propaganda yapıyordur.
9. Propagandacı kendi fikrini anlatırken kutuplaşma yaratır. Olayları, insanları ve fikirleri siyah-beyaz uçlarda anlatır. Propagandacının dilinde gri renk yoktur. Sizi de bir kutbu seçmeye zorlar. Eğer sizin “ya hep ya hiç” şeklinde bir seçim yapmanız isteniyorsa bilin ki size propaganda yapılıyordur.
10. Propagandacı dost ve düşman yaratır. Sizin de derhal seçiminizi dosttan yana yapmanızı ister. Seçim yapmakta zorlanıyorsanız düşmandan yana olduğunuz gibi bir sonuç çıkarmaya çalışır. Eğer siz buna benzer bir seçim yapmaya itiliyorsanız bilin ki size propaganda yapılıyordur.
propaganda |
Propagandaya ve özellikle kara propagandaya karşı hepimizin uyanık olması gerektiğini düşünüyorum. Kara propaganda yapanlar bizim özgür seçimimizi engelleyip korkularımızı, endişelerimizi pompalayarak sağlıklı karar vermemizi engellemek istiyorlar. Toplum içinde düşmanlık yaratan kara propagandanın hepimize zarar verdiğini düşünüyorum.
Seçimler öncesi her parti yukarıda saydığım bütün propaganda tekniklerini kullanıyor. Siyasetçiler siyah-beyaz bir kutuplaşma yaratarak bizim "düşmana" karşı bir seçim yapmamızı istiyorlar.
Maalesef bu kutuplaşma ortamında siyasi propagandanın rengi kararıyor. İnsanların içindeki kötü duyguları ortaya çıkaran siyasi kampanyalar neredeyse psikolojik bir savaşa dönüşüyor.
Ama propagandanın rengi her zaman kara değildir. Propaganda iyi amaçlar için de kullanılabilir. Barış, hoşgörü, kardeşlik ya da sağlıklı yaşam gibi konularda da propaganda yapılabilir.
Beyaz propagandanın teknikleri de kara propagandanın teknikleriyle aynıdır, iyi bir amaca hizmet edecek beyaz bir propagandanın hiçbir yanıltıcı bilgi içermeden kurgulanması mümkündür.
Kaynak:http://www.temelaksoy.com/yazilar/reklam-ve-iletisim/Propaganda-Teknikleri-Nelerdir.aspx
SİYASAL PROPAGANDA
Onaltıncı ve onyedinci yüzyıllar İngiltere’sinde hem Endüstri Devrimi hem de arazi çevirmelerine zenginler sebep olmuşlardı.Şöyle olduğu görülüyor:
a-)Tüm kitle hareketleri bağlılarını aynı tip insanlar arasından bulur alırlar ve aynı tip kafalara hitap ederler;
b-)Bu tür hareketler genellikle birbirinin rakibidir, birisinin taraftar kazanmış oluşu diğeri için bir kayıptır;
c-)Tüm kitle hareketleri birbiriyle değiştirilebilir, ve birisi kendisini kolaylıkla diğerine dönüştürebilir. Dini bir hareket toplumsal bir devrim ya da milli bir harekete dönüşebilir.
Naziler, Fransa’daki devrimciler, Rus ve Çin Komünistleri dine karşıydılar, ya da mevcut bulunan asıl dini kendilerininki ile değiştirmeye teşebbüs etmişlerdir. Naziler ve Komünistler kendi velilerini, kendi merasimlerini, resmi kitap ve sansür kategorilerini, davranış düsturlarını, ilahi ve şarkılarını meydana getirdiler. Fransız devrimi tüm ülke boyunca sunakları “bir vatandaş doğar, yaşar ve vatan için ölür” kitabesiyle kurulan yeni bir din ortaya koyar. Rus Komünistleri durumların değişmesine göre kendi dini kitaplarını yeniden yorumlamışlar, ve hatta, her bir kaç yılda tarihi yeniden yazmışlardır. Fizik ve zihin olarak sağlıklı olan bir kişi problem başlatamaz.
Devrimci liderler şu kategorilere mensupturlar: Toplumda kabul görmemiş olanlar, azınlıklar, toplumsal uyumsuzlar, akli dengesizler, iktidar arayıcıları, kıskanç aşağı-orta sınıf, gayrı memnun eski askerler ve kendilerine olan inançlarını kaybetmiş olan benciller. Bu tür kişiler özgürlük adına konuşuyor olabilirler; onları motive eden asıl şeyse Erich Fromm’un tanımlamış olduğu gibi ‘özgürlük korkusu’dur.
Hitler, Napolyon ve kendisini hep Asyalı olarak tanımlamış olan Stalin yönetmek üzere gelmiş oldukları ülkelerin dışından kişilerdir. Bunların çoğu yapı olarak ufak tefektir ve çoğu yoksul sayılabilecek ailelerdendir. Tüm bunların da üstünde olarak bunların hiç birisi profesyonel politikacı değildi; devrimci için siyasal tecrübe bir handikaptır.
Psyopathology ana Politics isimli eserinde Harold Lasswell’in belirttiği gibi:
“Umuma ilişkin faaliyetlerin mahrem temelini keşfettiğimizde klasik ‘politik motivasyon’ tasavvurumuzun insan hayatının çeşitli oluş gerçekliğinden tuhaf bir şekilde uzak düştüğünü görürüz.”Rousseau’nun paranoyak olduğunu, Napolyon’un cinsel organlarının kısmen körelmiş olduğunu, Alexander, Caesar ve Blücher’in alkolik olduklarını, Calvin’in egzema, migren ve böbrek taşı ağrılarından muzdarip olduklarını, Bismarck’ın histerik, Lincoln’un kasvetli olduğunu ve Marat’ın da mafsal iltihabı, şeker hastalığı ve egzamayla dertli olduğunu bilmek yeterli değildir.
“Herhangi bir açık işi “kusurlu” kılan ana faktör failin diğer kişileri dikkate almaksızın davranma hakkı iddiasıdır. O bunu hırsızlıkla ya da öldürme yoluyla yapabilir, ya cezasını çeker ya da toplumsal model içinde belli sınırlar içinde iddiasını tartışılamaz yapma imkanı veren bir yer bulabilir. Bu tür kabul edilmiş ya da kabul edilebilir kusurluluk için fırsatlar neredeyse tamamen iktidar(güç) modeli içerisinde bulunur.”
Açık bir şekilde, Nazi dönemi boyunca Almanya’yı yönetmiş olan kişiler politikaya kendi kişisel özellikleriyle girmişlerdir; gerçekten, zayıflığı kendisini topluma empoze etmeye götüren Hitler yukarıda sözü edilen tüm niteliklere sahiptir. Alman değil bir Avusturyalıydı, işçi sınıfı kökenli değildi ama mütevazi bir ailedendi, öfkesi burnunun ucunda bir askerdi, histerik ve paranoyak ve ayrıca başarılı olamamış bir sanatçıydı.
Hasta bir grup hasta bir lider seçer.
Hitler, Alman halkının gerçekten ne hissettiği konusunda sezgisel bir anlayışla Komünistlerden daha başarılı olmuştur, bundan dolayı da propaganda örgütü vasıtasıyla onlara duymak istedikleri şeyleri söyleyebilmiştir.
Stıesemann Almanlar hakkında şöyle söyler: “Onlar yalnızca günlük yiyecekleri için dua etmezler, günlük hayalleri içinde dua ederler.”
Hayal kırıklığına uğramış kişiler acı çekmek ve kendilerini davaya feda etmek isterler. Hayal kırıklığına uğramış kişiler doğal saf dilliklerinden başka aldatılmış olmaktan hoşlanırlar. Sonuç olarak, hayal kırıklığı içindeki kişiler nefret etme ihtiyacı içindedir çünkü nefret, başkalarıyla paylaşıldığında tüm birleştirici duyguların en güçlüsüdür.
Öfke dejenerasyon(ki kendinden nefret etmedir.) için büyük çözücüdür. Herman Rauschning’in belirtmiş olduğu gibi; “Yürüme kişinin yürüyüşlerini değiştirir. Yürüme düşünceyi öldürür. Yürüme kişiliği sona erdirir.”
Faşizm milletin gücünü yüceltir, milletin büyüklüğünü göstermek için tarih ders kitaplarını yeniden yazar ve milli olarak kabul edilen insan tipinin üstünlüğünü göstermek için bilimi saçmalığın akıl almaz bir fandangosu(hareketli bir İspanyol dansı) olarak yeniden modellendirir; sayılamaz ölçüde düşman sahibidir ve birçok şeye karşıdır, ancak, somut biçimde hiçbirşey içindir.
“Almanlar gayretli bir biçimde itaatkardır. Dünyadaki en az felsefi şey olan güce saygı ve bu saygıyı hayranlığa dönüştüren korkuyu açıklamak için felsefi akıl yürütmeler kullanılır.”
Faşizm milliyetçidir, Komünizm uluslararasıdır. Faşizm ihraç edilmek için değildir, Komünizm ihraç edilmek içindir. Faşizm kendisine sahip bir doktrine sahip değildir; Komünizmse böyle bir doktrine sahiptir. Faşizmin açık niyetleri ilk dönemlerin politika ve ahlak filozoflarının savunduğu doğrulara karşı işlerken, Komünizmin açık niyetleri herhangi makul bir kişiye hitap edebiliyorlardı. Ateizm komünizmin açıkça ifade edilmiş olan dogmasıdır.
“Kan”, “toprak”, “ruh”, “millet” kelimelerini vücutta dolaşan sıvıdan, bilinen anlamıyla topraktan, ilahiyatta kullanılan bir kavramdan ve halktan başka bir şeyleri kastedenler basiretli kişiler tarafından nihai olarak Hitler’in “Blut und Boden”, “das Volk” ve ebedi Alman “die Seele” yönüne götüren eğilimlere sahip kişiler olarak görülürler. Onlara özgü olmamakla birlikte “izm” ekini kullanmaya Komünistler çok düşkündür.
Komünistlerin yönettiği ‘halk cephesine katılmaya hazır olmuş bir kişi’ ilericidir; böyle bir katılmaya hazır olmayan kişi ise ‘reaksiyoner’dir. Benzer şekilde; özgürlük de Komünist bir toplumda yaşamaktır. Çünkü; Komünist olmayan toplumlarda yalnızca yönetici sınıf özgürdür; ezilmiş ve sömürülmüş kitlelerin oluşturduğu geri kalan kısım yönetici sınıfın aldattıkları ve hizmetkarlarıdır.
Novy Mir isimli edebiyat dergisindeki hatıralarının en son bölümünde İlya Ehrenburg tarafından “...Tanıdığım çevre içinde yarının ne getireceğini hiç kimse bilmez, ve geceleri tüm ev asansörün sesini dinlemeye durur” şeklinde güzel bir biçimde tanımlanmış olan gece yarısı kapısına vurulma korkusu kalkmış olabilir.
Kaynak: akademyakultur.blogspot.com/2010/08/siyasal-propaganda.html