Doğal
çevresi araç-gereçleri, üretim süreçlerindeki insan ile insan arasındaki
ilişkiler, bu ilişkilerde farklılaşmaları tarafların gözünde haklılaştıran
değerler sistemi ise, insanın toplumsal hayat tarzını oluşturur. Bunun mayası
iletişimdir.
İletişim
deyince aklımıza hemen insan ile insan
arasındaki sözel bir süreç şeklinde işleyen konuşma aklımıza gelir. Bunun çok
basit bir olgu değildir: Bir erkek, konuşmakta olduğu başka bir kadına «Ama sen
bir kadınsın» dediğinde bu basit tümce, bugüne dek yaşadığımız bütün bir insan
tarihindeki eşitsizliği doğal bir olg saydıran toplumun başat kültürünün ne
olduğunu da ortaya koyar. Bu basit tümce:
- O
andaki kültürel ortamı
- Bu
kişilerin yaşadıkları toplumsal ilişkiler sistemini
-
İnsan tarihinin çok uzun bir dönemindeki insanın, insana bakışını da yansıtır.
İletişim
gündelik yaşamımızda bize nesneleri, insanları tanımlar, işbölümü içinde değişik
toplumsal roller yüklenmiş insanlara bu rolleri yerine getirirken, bu rol
dağılımından oluşan toplumun o tarih dönemindeki hayat tarzını öğretir,
olumlatır, yeniden üretimi için gereken değerlendirme biçimlerini aşılar.
Toplumsal sistemin sürmesini, kendini yeniden üretmesini sağlar.
Dil,
yalnızca sözel kodlanmaya dayanmaz. Örneğin: Bir amirin odası.
Sözel
olarak hiç söylenmese de, o mekana giren herkesin anlayabildiği bir dil biçimi
oluşturur.
Giyinme
biçimleri, yaka rozetleri ve bunun gibi eşyalar-simgeler ait olunan gelir
grubunu, eğitim düzeyini, toplumsal çevreyi belirtir.
Mimik,
jest, konuşma tarzları da ipucu veren iletişim örnekleridir.
Bir
evde mumların kimin tarafından yakılması
Ev
sahiplerinin oturma düzeni
Kentlerdeki
büyük mekanların, devlet dairelerinin ve diğer kamu/özel kurumların düzenleniş
biçimi ve egemenler
İletişim
yalnızca sözel bir süreç değildir. İnsanlar arasında her tür ilişkinin
kurulduğu her yerde, her durumda, her mekanda ayrı bir dil biçimi içinde
kodlanmış iletişim süreci yaşanır.
Otobüs
durağında bekleyen kitle, binerken takip edilen davranış biçimde, otobüsün
içerisindeki davranış kalıpları, giyim tarzları kültür tarafından öğretilir.
İşbölümünün
neden olduğu kurumsallaşmış farklılaşmalar
dil’in taşıdığı adlandırmaları, nitelendirmelerini de değiştirir.
Örneğin:
«Amir», emreden, yöneten – «Memur», emir alan, yönetilen.
Bireyler
arasındaki eşitsizlik
Belirli
iletişimsel kalıpların içinde sosyalleşmek, bireyi bu kalıpların normal
olduğunu kabullendirir.
«Gelişmekte
olan ülkeler» – «Üçüncü dünya ülkeleri» - «Geri kalmış ülkeler» kalıpları
Her
iletişim faaliyetinin “içerik” ve “ilişki” olmak üzere iki düzeyi vardır.
İçerik düzeyi ilişki düzeyine anlam veren çerçeveyi oluşturduğundan daha üst
aşamalıdır.Çoğu zaman aynı içeriğe sahip cümleler farklı ilişkileri ifade
ederler. Mesela;
“Sen
okula gidecek misin?”
“
Siz okula gidecek misiniz?”
“Okula
gitmeyi düşünüyor musunuz?”
Yukarıdaki
cümleler aynı içeriğe sahip olmalarına rağmen farklı ilişkileri ifade ederler.
İlk cümlede konuşanın kendisini diğer kişi ile ya eşit ya da daha güçlü olduğu
anlaşılır. İkinci cümlede konuşanın diğerine eşit ama resmi bir ilişki içinde,
ya da güçsüz olduğunu gösterir. Son cümlede ise konuşanın diğer şahsın karar
verme özgürlüğüne saygılı olduğu anlaşılır. Günlük yaşamda kurduğumuz
iletişimlerde hep ilişki düzeyleri kendiliğinden oluştuğundan bir problem
yaşanmaz. Ne zaman ki içerikle aynı mesaj ifade edilse de ilişki de bir
kopukluk olursa kişiler arasında problem yaşanır. Mesela bir öğrenci
öğretmenine, “Sen okula gidecek misin?” diye sorsa öğretmeninin tepki vermesi
beklenir. Öğrencinin terbiyesiz, saygısız olduğu düşünülür. Çünkü bu tarz bir
ilişkide öğrencinin kendisini hocasıyla eşit düzeyde ya da ondan üstün olduğu
izlenimi oluşur. Bu tür bir ilişki Türk kültürüne tamamen zıttır. Öğrenci “Ben
sadece öğretmenimin okula gidip gitmeyeceğini öğrenmek istedim.” diyemez. Çünkü
işlemiş olduğu suç içerik düzeyinde değildir fakat ilişki düzeyinde suçtur.
İletişim,
ilişki düzeylerini belirleyen önemli faktörlerden birisidir. Aralarında sorun
olan bir karı-koca düşünün. Kadına göre sorun, kocasının evde ev işleri
konusunda kendisine yardım etmemesidir. Her ikisinin de çalışması nedeniyle
kadının beklentisi, bütün işlerin kendisine kalması yerine en azından salata
yapmak, masayı hazırlamak gibi işlerde eşinin yardımda bulunmasıdır. Oysa ki
eşinin gazeteyi alıp bir köşeye çekilmesini hazmedememektedir. Erkeğe göre ise sorun aslında eve geldiğinde
eşine yardım etmek istemesine rağmen eşinin kendi yaptığı her şeyde bir kusur
bulmasıdır. Hazırladığı masayı beğenmeyip yeniden hazırlaması, masaya koyduğu
bardağı değiştirmesi, yaptığı her şeyde bir bahane bulması neticesinde artık
mutfağa girip eşine yardım etmek yerine gazetesini alıp bir köşeye geçip
oturmayı yeğlemektedir. Görüldüğü gibi eşler davranışlarını reddetmiyor, bu
davranış dizisini farklı biçimlerde yapılandırıyorlar. Karı-koca yapılandırma
konusunda bu algılama farkını gideremediği sürece aralarında bir uzlaşmaya
varamazlar.
İletişim (Communication)
Birbirlerine
ortamlarındaki nesneler, olaylar, olgularla ilgili değişmeleri haber veren,
bunlara ilişkin bilgilerini birbirine aktaran, aynı olgular, nesneler, sorunlar
karşısında benzer yaşam deneyimlerinden kaynaklanan, benzer duygular taşıyıp
bunları birbirine ifade eden insanların oluşturduğu topluluk ya da toplum
yaşamı – içinde gerçekleştirilen tutum, yargı, düşünce, duygu bildireşimlerine
iletişim denir.
Communis: Benzeşenlerin oluşturduğu ortaklık ya da
topluluk.
Belirli
bir coğrafya parçasında aynı doğa koşulları içinde varlıklarını sürdürmek için
araç ve gereçler bulan, bu konuda çeşitli bilgeler üretmiş bulunan, bunları
belirli işbölümü yöntemlerine göre kullanan, kendi aralarındaki bu işbölümünden
kaynaklanan farklılaşmaları haklılaştırmak için çeşitli değerler ve inançlar
üreterek toplumun farklı kesimlerini ortak üst kimlikler içinde kaynaştırmayı
amaçlayan insanların etkinliğidir iletişim.
İletişim,
bir ortamdan yararlanarak bilgi göndermektir. İletişim devamlıdır, dinamiktir,
daireseldir, tekrar edilemez ve geri alınamaz.
Bu
noktada geri dönüt önemlidir.
İletişimde
mesajlar sözlü ve sözsüz mesajlar olmak üzere iki tiptir. Mesela iki sevgili
arasındaki ilişki ne kadar sözlü mesajlarla ifade ediliyorsa ilişkinin o derece
zayıf olduğu düşünülür. Bir başka deyişle “Seni seviyorum.”, “Tatlım, bugün
seni özledim.” biçiminde konuşan donuk yüzlü, monoton bir kişi duygularını
getirdiği çiçekle, bakışıyla, yüz ifadesiyle ifade eden kişi kadar ilişkisinde
başarılı olamaz. Kısaca söylemek gerekirse zihnin mesajı sözlü, gönlün mesajı
sözsüzdür. Sözlü iletişim akıl, mantık ve düşünceyi, sözsüz iletişim ise
duyguları ve ilişkileri en güzel bir şekilde ifade eder.
Yolda
karşılaşan iki adamın birbirleriyle kurdukları iletişim şu şekildedir.
“Eve
mi gidiyorsun?”
“Hayır.
Eve gidiyorum.”
“Ha
öyle mi, ben de eve gidiyorsun sandım.”
0 yorum:
Yorum Gönder