2 Mayıs 2013 Perşembe

SHANNON-WEAVER MODELİ

SHANNON-WEAVER MODELİ

    İletişimin bir bilim olarak kabul edildiği 20. yüzyılın en temel kuramlarından biri Shannon-Weaver Modeli’dir. Kitle İletişim kuramları açısından oldukça önemli olan bu model, sadece insan iletişiminin değil, elektronik iletişiminin de öncü modellerinden biri olmaktadır. Günümüzde bilgisayar ve elektronik gibi sayısal disiplinlerinin de ilgisini gösterdiği bu modelin, kitle iletişimi açısından yarattığı etkiye bir bakalım…

Shannon Weaver

Shannon-Weaver modeli, Enformasyon Teorisi veya Matematiksel İletişim Kuramı olarak da isimlendirilmektedir. Bu modeli, 1949 yılında Claude Elwood Shannon (1916-2001) ve Warren Weaver (1894-1978) ortaklaşa yaptıkları bir çalışmayla bulmuşlardır. Bu iki isim aslında matematik ve elektronik gibi alanlarda çalışma yapıyorlardı, ancak 2. Dünya Savaşı ve sonrasında yaptıkları çalışmalar, Kitle İletişimine yön verdi.
Shannon ve Weaver’ın çalışmaları Ana Akım İletişimi olarak değerlendirilmektedir. Harold Dwight Lasswell tarafından ortaya atılan “Lasswell Modeli” gibi bu modelde pozitivizmin deneyci bilim anlayışından oldukça etkilenmiştir. Bu açıdan bakıldığında tüm bu ana akım modelleri, kendinden önce ortaya konan; uyaran-tepki, hipodermik iğne yöntemi, sihirli mermi ve taşıma kemeri gibi kendine has çalışmalardan etkilenmiştir. Paul Lazarsfeld gibi isimler bu kavramlarla, uyaran bir nesnenin, uyarılan bir nesneye olan etkisini açıklamaya çalışmışlardır. Bu dönemde propagandanın ve reklamcılığın şekillenmeye başlaması da ilginçtir.
Tüm bu gelişmelerden sonra ortaya konan 2 model den biri olan Shannon-Weaver modeli (diğeri Laswell Modeli) çizgisel bir yapıdadır. Model şu çizgiyi takip eder:



Bu model; iletişimin, bir kaynaktan gönderilen enformasyonun, bir aracı alet tarafından belli bir sinyal kullanılarak, hedefe ulaştığını belirtir. Burada kaynak, karar alıcı bir konumdadır. Yani iletişimi başlatan asıl kişi veya kurumdur. Kaynak istediği bir bilgiyi, istediği bir hedefe iletmek arzusunu duyar. Bu kaynak, bir kişi olabildiği gibi resmi bir kurum da olabilir. Kaynak, iletişime başlarken “enformasyon” kavramına ihtiyaç duyar. Kabaca bilgi anlamına gelse de burada kastedilen, sadece iletilen konunun içeriği değildir. Bu konuya sonradan değineceğiz.
Kaynak, seçtiği mesajı bir araç yardımıyla iletir. Bu araç iletici veya göndericidir. Karşılıklı konuştuğumuzda bu araç ses telleri iken, TV yayınında Televizyon Kanalının gönderci antenidir. Hangi araç olursa olsun, ilk kaynaktan gönderilen mesaj bir şekilde sinyal haline gelir. Yani, bir spikerin sesi ile gökyüzünde dolaşan radyo dalgası aynı şey değildir. İçerdiği mesaj aynı olsa bile... Burada sinyalin doğru olması modelin işlemesi için zorunludur. Çünkü bir sonraki aşama da “Alıcı” bir araç, bu sinyali çözer. Örneğin, Bir TV sinyalini, insan kulağı çözemez. Bu açıdan alıcı araç, iletişimin kod çözücüsüdür. Çözülen kod, yeniden bir mesaj haline gelir. Sonunda hedefe ulaştırılır. Bu hedef bir insan da olabilir bir bilgisayarda. Modelin ortasında bulunan Kanal ise, iletişimin gerçekleştiği alandır. Ses için hava, TV sinyali için kablo gibi…
Görüldüğü gibi aslında oldukça basit bir doğrusal model var burada. Bu modelin basit yapısı aslında onu tüm iletişim modellerine uyarlanabilmesine yaramıştır. Karşılıklı konuşma, insan vücudundaki sinir sistemi, bir server’a bağlı bilgisayarlar veya bir uzaktan kumandanın TV ile olan etkileşimi, burada modelin işleyişine örnek olabilmektedir.
Modelde önemli olan kavram ise gürültüdür. “Gürültü”, iletişimin sağlıklı yapılıp yapılmadığına direkt etkisi olan herhangi bir istenmeyen sinyaldir. Örneğin, bir telefon cızırtısı, konuşmanın anlaşılmamasına veya yanlış anlaşılmasına neden olur. TV karıncalanması gibi bu gürültü örnekleri, mesajın, hedefe eksik ulaşmasını sağlar. Bu durum Shannon-Weaver modelinin en temel araştırma konularından biridir. Aslında modeli açıklarken, iletişimin temel sorunları olarak; Teknik, Anlamsal ve Etkililik kavramlarını ortaya atmışlardır. Ancak iletişimin içerdiği anlam görmezden gelinmiştir. Etkili olup olmaması ise doğrusal modelin teknik hatası olup olmamasına bağlanmıştır. Görece bu eksiklikler modelin olumsuz yönlerinden bazılarıdır. Shannon ve Weaver, mesajın kusursuz bir biçimde hedefe varmasının öncü koşul olduğunu söylerler. Onlara göre mesaj, hedefe doğru bir biçimde vardıysa sorun yok demektir. Bu teknik bakış açısı kitle iletişiminde bazı sorunlara yol açmaktadır.



Elektronik devrelerde, teknik bakış açısı olumlu sonuç verse de, insan işin içine katıldığında her şey kusursuz işlememektedir. Örneğin, bir TV dizisi düşünelim. Dizinin mükemmel bir teknikle, başarılı oyunculukla ve iyi bir senaryoyla çekildiğini varsayalım. Modele göre bu dizi, son model uydu sistemleriyle, hatasız ve kayıpsız bir görüntü kalitesiyle, izleyicilere ulaşsın. Hatta izleyiciler bunu son model televizyonlarında izlesinler. Buraya kadar her şey Shannon-Weaver modeline göre kusursuzdur. Ancak dizide verilmek istenilen mesajlar, izleyiciye gerçekten ulaşmış mıdır? Daha da önemlisi izleyici bu diziyi gerçekten izlemiş midir? Her şey mükemmel de olsa modeldeki bu belirsizlik önemli bir sorun oluşturur. Bu nedenle sonraki yıllarda modele geri besleme (feedback) kavramı eklenmiştir. Bu yöntemle, hedefin mesajı doğru alıp almadığı test edilir. Bir geri bildirim metodu olan bu yöntem, kamuoyu araştırmaları ve anketler gibi doğrudan kaynak tarafından yapılabildiği gibi; hedefin; mektup, e-mail veya telefon gibi yöntemlerle TV kanalını aramasıyla da elde edilebilir. Bu sayede modelin aksayan yönleri örenilmeye çalışılır.
Modeldeki kaynağın, gönderdiği enformasyon önemli bir kavramdır. Modele göre gönderilen bilginin içeriği önemli değildir. Önemli olan gönderebilecek seçenek ve bu seçeneklerin hedef tarafından çözümlenebilmesidir. Bunun için basit bir dil kullanılmalıdır. Günümüzde bilgisayar dilinde de kullanılan bit (binary digit) ikili karşıtlıklar olarak modelde kullanılır. Evet veya hayır, 1 veya 0 gibi sorular ile iletişim teknik olarak gerçekleşir. Bu işin teknik kısmıdır. Ancak bunun da doğru olabilmesi tekrarlara (redundancy) ve belirsizliklere (entropy) bağlıdır. Tekrarlar bir iletişimdeki yüksek kestirilebilirlilik demektir. Belirsizlik ise bunun tersidir. Örnek vermek gerekirse; “bugün hava çok…” cümlesi söylenmeye başlandığından karşımızdaki kişinin zihninde bir imge oluşur. Bu (geçmişten gelen verilerle birlikte) söylenen cümlenin sonunun kestirilebilir olup olmadığını ortaya koyar. Eğer kaynak cümlenin sonunu “güzel” sözcüğüyle tamamlayacaksa ve hedef bunu önceden kestirebilirse, iletişim daha sağlıklı olur. Ancak bir futbol konuşulurken, kaynak “sarı” dedikten sonra “lacivert” kelimesini ekleyecekken, hedefin yanlış bir kestirmeyle, “kırmızı” olarak bunu belirlemesi, iletişimi hataya uğratır.
Görüldüğü gibi Shannon-Weaver modeli; iletişime, içerik anlamından çok teknik bir yöntem olarak bakar. Bu yapısı nedeniyle kitle iletişiminde her ne kadar öncüde olsa, yeni teorilerin geliştirilmesine engel olamamıştır. Ancak elektronik alanda, özellikle bilgisayar ve yazılım sistemlerinde oldukça önemli bir konumdadır. Tüm bunlara rağmen model, iletişim biliminin temellerini anlamak için oldukça gerekli bir sistemdir.

Kaynak:Onur Çoban
• Matematiksel formüller içerir
• Harold Dwight Lasswell tarafından ortaya atılan “Lasswell Modeli” gibi bu modelde pozitivizmin deneyci bilim anlayışından oldukça etkilenmiştir. 
• Shannon’un Bell Telefon Laboratuvarı’nda çalışmasından dolayı, model ve kuramlarını iletişimin bu özel alanına uygulamıştır.
• Temel olarak ele aldığı sorular: Hangi iletişim kanalı en fazla sinyali iletir? İletilen sinyalin ne kadarı ileticiden alıcıya giderken yolda gürültü nedeniyle yok olacaktır?
• İletişim tek yönlü düz çizgisel bir süreçtir.
• Eğitimde iletişim sürecinin işleyişinde Kaynak, öğretmen; Alıcı da öğrencilerdir.Mesaj, ders kitabı, program içeriği ya da öğretmenin yaptığı konuşmalardır.Kanal ise öğretim süreçleri yada süreçte kullanılan öğretim araç-gereçleridir.Öğrenci tepkileri ise Dönüt’ü yanıtmaktadır.
• Eğitimde iletişim , hedeflenen davranış değişikliğini yaratmak için ihtiyaç duyulan ilişki ağı olarak tanımlanmaktadır. Gürültü, öğretmen-öğrenci etkileşimini olumsuz yönde etkiler. Gürültü sorunun çözülebilmesi için öncelikle nedenlerinin saptanması gerekmektedir. Bilgi kaynağından yola çıkan ileti ile hedefe ulaşan ileti arasındaki farkı yaratan faktörler, gürültü olarak adlandırılmaktadır. Modelde 
gürültü faktörü iletişim sürecinde önemlidir; çünkü iletişim sürecinin tam ve doğru işlemesi gürültü faktörüne bağlıdır.
• Gürültü genelde yapay olarak ortaya çıkan ve insanı rahatsız eden sesler olarak tanımlanırken; teknik olarak gürültü, anarşik ses dalgalarının üst üste gelmesi olarak tanımlanmaktadır. Gürültü, 
yapılan tespitlere göre insan vücudunda tam 3 türlü tahribat yapmaktadır. Shannon – Weaver’e göre iletişim sürecini engelleyen üç tür gürültü engeli vardır. 
• 1- Fiziksel gürültü: Kanalda yer alan iletişim engelleridir. 
• 2- Nöro-Fizyolojik gürültü: Gönderici ya da alıcıdaki konuşma, 
görme veya işitme bozukluklarına bağlı olarak gelişen engellerdir. 
• 3- Psikolojik gürültü: Kaynak veya alıcıdaki psikolojik engellerdir.
• ÖRNEK 1: Bir öğretmen sınıfta öğrencilere ders anlatmaktadır ve okulun bahçesinde yürütülen bir inşaat vardır. Dışarıdan gelen inşaat makinelerinin sesi sayesinde öğrenciler ,öğretmenin sesini ve vermeye çalıştığı dersi net bir şekilde duyamadıkları için tam mesajı algılayamamakta ve sınav
zamanı istenen başarıyı verememektedirler. Dolayısı ile alınan dönüt iletilmeye çalışılan mesajı tam ve eksiksiz olarak vermemektedir. Bu olay fiziksel gürültüyle engellenen bir iletişim örneği oluşturur.
• ÖRNEK 2: Yukarıdaki örnekten yola çıkalım.Bu sefer dışarıdaki inşaat gürültüsü yok ama
öğrencilerden Ali’nin duyma kaybı var. Sınıf ders için ideal durumda ve öğretmen dersini
çok iyi bir şekilde anlatıyor. Ali de çok başarılı ve zeki bir öğrencidir fakat başarısını etkileyen
tek bir sebep vardır. O da kulağındaki duyma kaybı. İşte buradaki iletişimi engelleyen durum
ise nöro-fizyolojik gürültü örneğini oluştur.
• ÖRNEK 3: Bir sınıfta öğrenciler İngilizce dersine girmek için beklerken tam bu sırada bir haber alırlar: “Gelecek olan öğretmen , geçen yıl ki İngilizce öğretmeni ile ayni kişi! ” Zaman ilerler ders başlar. Sınıftaki öğrencilerin bu öğretmen ile yaşanmış kötü anıları vardır. Öğretmen dersi çok güzel
vermektedir fakat sınıftaki öğrenciler derse kendilerini verememektedir sebebi ise bu öğretmenin bir önceki sene kendilerine söylediği kötü sözler ve hakaretlerdir. Öğrenciler psikolojik olarak yıkılmışlardır. Ders boyunca kafalarında hep bu kötü anılar vardır. Bu durum da psikolojik gürültüye bir örnek oluşturmaktadır.

Kaynak:Dünya Hocanın ders notları

0 yorum:

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Hostgator Coupon Code